Ege'de araştırma yapan Türk gemisinin rotası dikkat çekti! Yunanistan çıkış yolu arıyor


Türkiye ile Yunanistan arasında 1976 Bern Mutabakatı’yla temeli atılan "tek taraflı girişimlerden kaçınma" prensibi, 2023’te imzalanan Atina Bildirgesi’yle dostane ilişkilerin güçlendirilmesi yönünde yeniden teyit edildi. Ancak Yunanistan, özellikle Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi sık sık test etmeyi sürdürürken, Türkiye 2024 Temmuz’undaki Kasos Vakası ile birlikte bölgedeki hak ve çıkarlarını fiilen koruyacağını net biçimde gösterdi.
Türkiye, askeri ve diplomatik adımlarla Yunanistan’ın izinsiz faaliyetlerini engellerken, kendi araştırmalarını da özgürce sürdürdü.
Son olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Gündüz başkanlığındaki ekip, iklim değişikliğinin Ege Denizi üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla bir araştırma seferi gerçekleştirdi.
Ege Denizi'nde yürütülen bilimsel araştırmada, Türk kara suları ve uluslararası sularda belirlenen 22 istasyonda 6 gün boyunca su sıcaklığı, tuzluluk, oksijen oranı ve yoğunluk gibi temel veriler ölçüldü. Seferde görev alan 6 bilim insanı ve 11 personel, yüksek çözünürlüklü ölçüm cihazlarıyla deniz ekosistemine ilişkin kapsamlı veriler topladı.
Elde edilen bulgular, geçmiş yıllara ait verilerle karşılaştırılararak iklim değişikliğinin Ege Denizi ve körfezleri üzerindeki uzun vadeli etkilerinin incelenmesinde kullanılacak. Periyodik olarak sürdürülecek çalışmaların sonuçları, ulusal ve uluslararası bilimsel platformlarda yayımlanarak paylaşılacak.
TSK'YA AİT HÜCUMBOT DA EŞLİK ETTİ
Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz, gemi rotasının Ege’nin ortay hattını geçerek Yunan ana karasına yaklaşık 50 kilometre kadar yaklaştığını belirterek sefer sırasında gemiye Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait Kılıç sınıfı bir hücumbotunun da eşlik ettiğine dikkat çekti.
TÜRKİYE KENDİ POZİSYONUNU GÜÇLENDİRDİ
Milliyet.com.tr'ye değerlendirmelerde bulunan Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz, Türkiye ile Yunanistan arasında 1976’da imzalanan Bern Mutabakatı, Ege kıta sahanlığı konusunda tek taraflı adımlardan kaçınmayı öngörüyor ve halen geçerliliğini koruduğunu belirtti. 2023’te imzalanan Atina Bildirgesi ise iki ülke arasında dostane ilişkileri ve iyi komşuluk anlayışını güçlendirmeyi hedefliyor. Bu çerçevede diplomatik ve askeri temaslar artarken, taraflar barış ve refahı geliştirme yönünde karşılıklı adımlar atmaya devam ediyor.
Ancak Oğuz, Yunanistan’ın Atina Bildirgesi’nden sonra Türkiye’yi fırsat buldukça test etmeye çalıştığını, Türkiye’nin ise 2024 Temmuz’unda yaşanan Kasos Vakası ile birlikte bu girişimlere daha somut ve kararlı şekilde karşılık vermeye başladığını vurguluyor. Bu olaydan itibaren Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarını korumak için gerek diplomatik gerek askeri düzeyde “diş göstermeye” başlamış ve kendi pozisyonunu fiilen güçlendirmiştir.
(Koca Piri Reis gemisi)
KASOS VAKASINDA NE OLDU?
Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz’a göre, Kasos Vakası sonrasında Türkiye, Bern Mutabakatı’nı fiilen uygulamaya geçirerek Ege’de izinsiz araştırmalara kesin bir tavır koydu. Yunanistan’ın 6 deniz milinin ötesinde yürüttüğü faaliyetler üzerine Türkiye, “gambot diplomasisi” çerçevesinde beş savaş gemisini bölgeye göndererek kendi yetki alanlarını korudu. Ardından Yunanistan’ın yeni bir denemesi de benzer şekilde Türk donanmasının uyarılarıyla sonuçsuz kaldı. Bu süreçte Yunanistan’ın araştırma gemisi geri çekilmek zorunda kaldı ve Ege’de planladığı çalışmalar başarısız oldu.
YUNAN GEMİLERİNE ANINDA YANIT
Yunanistan’ın buna rağmen bölgesel iş birliği arayışlarını sürdürdüğünü, Miçotakis’in Türkiye, Mısır, Libya ve GKRY’nin dahil olacağı bir beşli toplantı önerdiğini hatırlatan Oğuz, Türkiye’nin de kendi politik çizgisinden taviz vermediğini, izin almadan faaliyet gösteren Yunan gemilerine anında yanıt verdiğini söyledi. Kendi araştırma gemisi Koca Piri Reis ile Ege’de serbestçe çalışmalar yürüttüğünü belirten Oğuz, 'Hem Türkiye karasularında 6 deniz mili içerisinde, hem de uluslararası karasularında hatta Ege Denizi ortay hattının da çok daha ötesine geçerek Yunanistan anakarasına 50 kilometreye kadar yaklaşacak şekilde çeşitli araştırmalarda bulundu.' dedi.
Türkiye hem fiilen sahada varlık gösteriyor hem de Navtex bildirileriyle Yunanistan’ın uluslararası anlaşmalara aykırı biçimde adaları silahlandırdığını kayda geçirerek diplomatik zeminde de etkinliğini sürdürüyor.
TÜRKİYE'NİN REAKTİF VE PROAKTİF ETKİSİ
Türkiye son dönemde Yunanistan’ın uluslararası anlaşmalara aykırı adımlarını sistemli biçimde kayıt altına alarak Atina’nın yükümlülüklerini yerine getirmediğini uluslararası alanda belgelemeye devam ettiğini belirten Oğuz, aynı zamanda Yunanistan’ın "deniz parkları" hamlelerine karşılık Türkiye de kendi deniz parklarını ilan ederek bu alanlarda egemenlik haklarını kullanabileceğini vurguluyor.
Oğuz, Türkiye’nin son 1,5 yılda Ege ve Doğu Akdeniz’de hem reaktif (tehditlere karşılık veren) hem de proaktif (önleyici ve yönlendirici) politikalar izleyerek sahadaki etkisini artırdığını belirtiyor. Ankara, bu süreçte Libya’nın batı ve doğusundaki hükümetlerle deniz yetki alanlarının meşruiyetine dair temaslarını sürdürürken, benzer bir iş birliğini Suriye ile de kurma arayışında. Bu adımlarla Türkiye, hem kendi hem de KKTC’nin çıkarlarını koruma iradesini açıkça ortaya koyuyor; Yunanistan’ın taciz girişimlerini bertaraf ederken sahada bağımsız hareket etmeyi sürdürüyor.






